Facebok Sayfamızı Beğenir misiniz?

Search

İnsan kaynakları müdürleri dikkat edin sgk borçlarını ödemeyin

 

İnsan egosunun en büyük özelliği işyerlerinde bir unvan aldığında hemen kendini işveren vekili olarak tayin etmesi olur.

Biraz da bu unvanın arkasına sığınarak ayaklarımız yere basmaz.

Bir de sırtımız sıvazlandığında kraldan çok kralcı oluruz.

Kral çıplak olsa bile bağırma cesareti göstermeyiz.

Oysa bir gün kendi maaşımıza SGK tarafından ödenmeyen primlerden dolayı icra geldiğinden elimizden bir şey gelmez o prim borcuna işverenle birlikte ödemeyi kabullenmiş oluyoruz.

Bunun altında yatan basit bir neden vardır.

Çoğu zaman çok kuruluşlu yada şubeli şirketlerin SGK’na  İşyeri açılış bildirgesini bizzat İK Müdürü ve yöneticilerinden doldurması istenir.

İşveren ise İK Müdürünü uyarmaz.

İK Müdürü ise o telaş ile elinde bulunan imza sirküleri ile hareket ederek bu korkunç yükümlülüğün altına girer.

İşyeri Bildirgesinde bulunan İşveren Vekili Hanesini doldurduğu andan itibaren milyarlık sigorta borçlarının  sorumluluğunu artık kabul etmiş olur.

Bu sorumluluk sonucunda artık sizde işveren gibi bu borçları ödemekle yükümlüsünüz.

Bakın 5510 sayılı SS ve GSSK hakim olsa idiniz bu işlemi yapmadan önce bir kez daha düşünürdünüz.

5510/12.Maddesinde İşveren Vekili tanımlanmıştır:

İşveren adına ve hesabına, işin veya görülen hizmetin bütününün yönetim görevini yapan kimse, işveren vekilidir. Bu Kanunda geçen işveren deyimi, işveren vekilini de kapsar. İşveren vekili ve 4857 sayılı İş Kanununda tanımlanan geçici iş ilişkisi kurulan işveren, bu Kanunda belirtilen yükümlülüklerinden dolayı işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.(5510/12.Madde 2.Fıkrası)

O halde sizler için bu tanımlamayı iyi analiz etmenizi tavsiye ederim.

İleride başınızı ağırtmamak adına İşyeri Bildirgesini doldurduğunuzda işveren vekili kavramını düşünüp hareket etmeniz halinde kazançlı çıkarsınız.

**

SİZDEN GELEN SORULARA CEVAPLAR

YETİM MAAŞI ALMA HAKKIM VAR MI?

 2006 yılında Emekli Sandığı statüsünden emekli olmuş bekar kızım.1989 yılında SSK sigortalısı annem vefat etti.Halen hayatta olan babam ise Bağ-Kur emeklisi.Babam Allah geçinden versin vefat ederse,benim hem annemden hem de babamdan  yetim aylığı alma hakkım var mıdır?Makbuş

 Sizin 5434 sayılı Kanuna göre emekli aylığınız olduğundan dolayı 1989 yılında vefat eden SSK statüsünden  annenizden yetim aylığı alamayacaksınız.Şayet Bağ-Kur statüsünde babanızda vefat etse de ondan yetim aylığı alma hakkınız bulunmayacaktır.Bunun nedeni sizin bir emekli aylığınız olmasından dolayıdır.

 **

MİRASI REDDEN MİRASÇILAR KAZANÇLI ÇIKABİLİYOR

 Yüklü borcu olan babamızı geçen hafta kaybettik.Vergi dairesi,SGK ve diğer kamu kurumlarına borcu var.Miras olarak ev,arsa,araba ve işyeri bıraktı.Fakat bunların ekonomik değeri karşılığını topladığımızda  elimizden çıkarsak bile borçlarını karşılamıyor.Bizlerde mağdur olmak istemiyoruz.Ne yapmamızı önerirsiniz.Yetim Çocuklar

 Borçlunun ölümü

Borçlunun ölümü halinde, mirası reddetmemiş mirasçılar hakkında 6183 sayılı Kanun hükümleri tatbik edilir.

Borçlunun ölümünden önce takibata başlanılmış ise, takibata kaldığı yerden devam edilecektir. Örneğin, işverene sağ iken ödeme emri tebliğ edilmiş ve bu şahsın malları haczedilmişse, bütün bu muameleler yok sayılmayacak, bundan sonraki muameleler borçlu sıfatıyla mirasçıları hakkında uygulanacaktır. Dolayısıyla, Kurum alacağının terekeden karşılanamaması halinde, mirası reddetmeyen mirasçılar miras bırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu tutulacaklardır.

Mirasçı tarafından mirasın istenmediğinin sulh hukuk mahkemesinden alınan mahkeme kararıyla belgelenmesi ve reddi miras davasının borçlunun ölümünden itibaren üç aylık süre içinde açılıp açılmadığına dikkat edilmesi gerekmektedir.

Öte yandan, mirası reddetmeye hakkı olan her mirasçı, terekenin resmi defterinin tutulmasını bir ay içinde sulh hukuk mahkemesinden isteyebilir. Resmi deftere sulh hukuk mahkemesi tarafından terekeye ait aktif ve pasiflerin takdir edilen değerleri yazılır.

Bu durumda, sulh hukuk mahkemesince, miras bırakanın alacaklıları ile borçlularının tespit edilerek belli bir süre içinde alacaklarını ve borçlarını bildirmeleri için bir ay arayla iki defa ilan yoluyla çağrı yapılır. Dolayısıyla sulh hukuk mahkemesinden defter tutulup tutulmadığının sorulması ve defter tutulmuş ise Kurum alacaklarının da ilgili deftere kaydedilmesi istenilecektir.

Resmi defter tutulması devam ettiği sürece miras bırakanın borçları için icra takibi yapılamaz.

Bu süre içinde zamanaşımı işlemez.

Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, ölen borçlunun borcundan dolayı mirasçılar ancak üç aylık sürenin dolmasından sonra sorumlu tutulabileceğinden, bunlar hakkında bu süre içerisinde herhangi bir haciz işlemi yapılamaz.                                      

VEDAT İLKİ                                                                                                 17.10.2012 

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *